29 Eylül 2011 Perşembe

Memleketin Nabzi

Bir zamanlar, AKP'nin ilk iktidara geldiği seçimlerin öncesiydi. Şu meşhur "memleketin nabzı" gezilerinden birini yapıyorduk. İç Anadolu'da belirsiz bir noktada bir mola yerinde normalin heykeli olarak model alınabilecek bir aileyle karşılaşmıştım. 15 yaşındaki oğullarına ne olmak istediğini sormuştum. "Gümrük memuru" demişti. Anne ile babayı siz hesap edin artık! Oğlan ürkütücü derecede profesyonel ve donuk bir ifadeyle "İyi para getiriyor hem de güvenli" diye devam etmişti. Anna Karenina kitabının ilk cümlesi şöyledir:
"Bütün mutlu aileler birbirlerine benzerler, her mutsuz ailenin ise kendine özgü bir mutsuzluğu vardır."

Sent from my BlackBerry® wireless device

Toplanti

Arkadaslar mrb. Yarin aksam 7.30 8.00 gibi silledeki selcuklu belediyesine ait sille nargile cafe de toplanmaya karar verdik. Tüm arkadaslari bekliyoruz . Görüsmek üzere ... Sibel Cali .

Sent from my BlackBerry® wireless device

25 Eylül 2011 Pazar

Burslu yurt dısı

MEB ve diger Devlet Kurumlari tarafindan burslu olarak Lisansustu Egitim gormek uzere yurtdisina gonderilecek ogrenciler icin basvurular 19-26 Eylul 2011 arasinda.

 

Konuyla ilgili linkler:

 

 

11 Eylül 2011 Pazar

Sisifos (VI) "Belki de bu dünya, başka bir dünyanın cehennemidir."

"Gerçek insan" zorlu ve kendine özgü yolculuğuna her daim "Evet" der, çabası da hiçbir zaman bitmez.

Albert Camus, Sisyphus efsanesini şöyle yorumlar: "İnsan, anlamsızlığına ve tüm baskılarına karşın yaşamı yenmek zorundadır." Sisyphus, tanrılar tarafından lanetlenip cezaya çarptırılmış ilk insanoğludur mitolojide.

Kahraman bilinçlidir. Her şeyin tükenmediğini, tüketilmediğini öğretir. "Anlına ne yazıldı ise o" saçmalığı kahramanın yolculuğu için geçerli değildir.

Sisyphus'un sessiz sevinci buradadır: Kaderinin ana hatları çizilmiş olsa bile iradenin gücü seçim özgürlüğü yani yolu kendisinindir. Kayası ise kendi nesnesidir. Kaya yuvarlanır durur. Kişi yükünü eninde sonunda bulur.

Kaybedenlerin vazgeçilmez sözüdür;
"Neden Ben?".
Kahraman ise kimseye taşıyamayacağı yükün verilmediğini gayet iyi bilir.

"Sisyphus gibi tepelere doğru, güçlüklerle tek başına, onuru ile didinmek de bir insan yüreğini doldurmaya yeter."

Denildiği gibi: "Yükünü her zaman bulur insan.".

Eğer Sisyphus yenilir ve acı çekmeye devam ederse bu tanrıların zaferi olacaktir. Ancak o direniş gösterir ve zafer onun olur.

Uygulaması her bireyin kendi hayatındadır.


Sent from my BlackBerry® wireless device

Sisifos (V) Hicbir seye ihtiyaci olmayan insan, yenilmezdir.

"Sisyphus o taşın birkaç saniyede aşağı (dünyaya) inişine bakar, yeniden tepelere doğru çıkarmak gerekecektir onu.

Böylesine taşlarla didinen bir yüz, taşın kendisidir şimdiden! O kayasından daha güçlüdür." diyor Albert Camus ve şöyle devam ediyor: "Sisyphus, tanrıların paryası, güçsüz ve ayaklanmış Sisyphus, düşkün durumunun tüm enginliğini bilir: inişi sırasında bunu düşünür.

Kimi günlerde dönüş böyle acı içinde geçiyorsa, sevinç içinde de geçebilir. Yeryüzünün görüntüleri usa (akil'a) fazla takıldığı zaman, insanın yüreğinde keder yükselir: kayanın yengisidir bu, kayanın ta kendisidir."

Sisifos Kimdir (?) (IV) Varlık ve yokluk arasında kendini arayan birey, kendince bir kahramandır.

"Zeus, bir kartal biçimine girerek ırmak-tanrı Asopos'un kızı peri Aigina'yı kaçırmıştır. O sırada Korinthos kralı olan Sisyphus kızını her yerde aramakta olan Asopos'a Aigina'ya ne olduğunu söyleyeceğini bildirir. Ama bir de koşul ileri sürer.

Asopos da buna karşılık Korinthos'a yeterince su verecektir. Zeus da bunun üzerine Ölüm Tanrısı Thanatos'u gönderir, Sisyphus'un canını alsın diye.

Sisyphus Thanatos'u bağlayıp bir yere kapar ama bu kez de hiç kimse ölmez olur. O zaman da Hades yakınmaya başlar. Zeus, Ares'i gönderir bunun üzerine. Sisyphus yakalanır. Ama kurnaz Sisyphus bu konuda da önlemini almıştır. Hades'e inmeden önce karısına ölüler için yapılması gereken hiç bir dinsel töreni yapmamasını söylemiştir. Hades Sisyphus'u serbest bırakır.

Sisyphus bir kez çıkınca yeryüzüne, bir daha geri dönmek istememiştir. İhtiyarlayıncaya değin Hades'e gitmemenin yolunu bulmuştur. Ama kaçınılmaz olarak gittiği zaman da işte o ağır cezaya çarptırılmıştır." Tanrıların öfkesine rağmen suyu yeğ tutmuştur. Ruhlar ülkesinde bundan dolayı cezalandırılmıştır.
Sent from my BlackBerry® wireless device

Sisifos (III) Gölgesiz güneş yoktur, karanlıksız aydınlık olmadığı gibi.

"Albert Camus, insanın yasamın anlamsızlığına ve tüm baskılarına rağmen direnmek zorunda olduğuna dikkat çeker ve Sisyphus'u anlamsızlığı akıl ve bilinç gücüyle yenen insan kahraman olarak niteler.
" Gölgesiz güneş yoktur karanlıksız aydınlık olmadığı gibi. Bu bilinçte olduğundan, geceyi, karanlığı, zorlukları tanır ve deneyimleyerek yaşar.

"Sisyphus, taşın düştüğü anlarda Camus'a göre içinde bulunduğu durumun saçmalığını kavrar, uyanır ve kaderiyle yüz yüze gelir. Bu an, Sisyphus'un bilince kavuştuğu andır.

Ne zaman olacağı belirsiz bir kurtuluş umuduna bel bağlamak yerine, bu işkencenin sonsuza kadar süreceği gerçeğiyle yüzleşen ve bu kaderini kabul edip aşağı inerek taşı tekrar yukarı çıkartmaya başlayan Sisyphus, bir kahramandır.

Bu boyun eğen değil, başkaldırandır. Çünkü tanrılar, sonsuz bir işkence cezasıyla elinden tüm ümidini alarak ona kötülük yapmak istemişler, ümidini kaybeden Sisyphus ise, bu kaderiyle yüzleşerek ve uyanarak kendi kurtuluşunu yaratmıştır."

Sent from my BlackBerry® wireless device

Sisifos (II) Yararsız ve umutsuz çabadan daha korkunç bir ceza yoktur.

"Tanrılar Sisyphus'u hic durmadan bir kayayı bir dağın tepesine kadar yuvarlayıp çıkarmaya mahkûm etmişlerdi; cezanın en kötü yanı, kayanın dağın tepesine dek geldikten sonra tam zirveye oturacakken aşağıya yuvarlanmasıdır, kaya asla dağın tepesinde durmayacaktır ve bu ceza sonsuza dek devam edecektir.

"Tanrılar, yararsız ve umutsuz çabadan daha korkunç bir ceza olmadığını düşünmüşlerdi.
Sisyphus, bir canlıya verilebilecek en büyük cezayla cezalandırılmış insandır."

Sisyphus "Karşı çıkmalıyım!" mantığı ile hareket eder. Bu deneyim yaşanacaksa bilinçli olarak, mücadele ile yaşanmalıdır. Bir cezaya çarptırılıp umutsuzca sonsuza dek bir yükü taşıma mantığı ile değil.
Sent from my BlackBerry® wireless device

Sisifos (I)

"Sisyphus'u gördüm, korkunç işkenceler çekerken: yakalamış iki avucuyla kocaman bir kayayı ve de kollarıyla bacaklarıyla dayanmıştı kayaya, habire itiyordu onu bir tepeye doğru, işte kaya tepeye vardı varacak, işte tamam, ama tepeye varmasına bir parmak kala, bir güç itiyordu onu tepeden gerisin geri, aşağıya kadar yuvarlanıyordu yeniden baş belası kaya, o da yeniden itiyordu kayayı, kan ter içinde..."
Homeros

"Var oluş kaygısı kendi olma ya da olamama kaygısıdır.". Kierkegaard.
Sent from my BlackBerry® wireless device

Ask denilen sey

Benim hizamda koridorun sol tarafinda oturan cift, durup durup opusuyor, business class koltuklari tam olarak yattigi icin yatak odalarindaymis gibi gorunuyorlardi. Ustlerine bir nbattaniye cekmisler, altinda birbirlerini kurcaladiklarindan adim gibi emindim. Schopenhauer'in dedigi gibi : doga onlari turun devam etmesi icin kandirmaya ugrasiyor. Ask denlen sey, cocuk yapmakla sonuclanan bir kandirmaca mi gercekten ?

Disi Ulkeler

Hafta sonunu buldugunda gozlerimin altinda kapkara halkalar belirmis oluyor. Bir iki arkadasini gorup hosca vakit gecirmek istiyorsun. Istanbul'un yeni tapinaklari olan alisveris merkezlerine kapagi atiyorsun.
Hoollywood'un yaptigi bir romantik komediyi gormek ve sonra icine yayilan hos duyguyu yitirmeden bir bistroda iki kadeh sarap yuvarlamak iyi geliyor. Bakiyorum masalarin cogunda kiz gruplari. Kadinlarla erkeler ne zaman bu kadar ayristi diye dusunuyorsun. Kizlar, yalniz ve bagimsiz olmanin erdemlerini sayip dokturdukten sonra surekli olarak erkeklerden konusuyorlar. Sozler hep ayni: kadinm soyu, yuzyillarin esaretinden kurtulup kendi ayaklari uzerinde durmaya baslamis, bu yuzdenevlilik denen sey cokmus, artik kadinlar daha eghitimli, daha ustunmus, bu durun erkekleri son derece tedirgin ediyormus, iki yuzyil sonra erkek kalmayacakmis, kadinlar erkeklere gerek kalmadan bolunerek doguracaklarmis falan filan....
Arada ben de katiliyorum cevremdeki kadinlarin konusmalarina. Gelismis kadinin modern dunyadaki trajedisi bu diyorum. Erkekler evlenecegi kizi degil, kizlar evlenecegi erkegi secene kadar bu boyle surup gidecekti.. O mutlu gunler geldiginde kizlar bir yuzuk alip erkege evlenme teklifi yapacak, ailelerini "oglan istemek" icin erkek evine gondereceklerdi.. Aileler gelin almayacak, damat alacaklardi. Ama bu adet herhalde en son Turkiye'ye gelecekti. Cunki kadinlar ne kadar guclenirse guclensin burasi "erkek" bir ulkeydi.
Ulkelri disi ve erkek olarak ayirirdim ben. Mesela iskandinav ulkeleri, Fransa, Italya kadindi; Almanya, Ispanya, Amerika ise erkek...

10 Eylül 2011 Cumartesi

Kadin inceliklerine sahip saglam erkek

"Istanbul subat ayinda insanin cigerini soker. Gunlerce yagan yagmurdan insaninm ici usur, surekli islakmis gibi hissedersin. Elini surdugun her sey islaktir sanki. Hava bir poyraz olur, bir lodos. Deniz dalgali, gunler karanlik. "
Bunlari anlatirken telefon TIK kapandi.
Bu da ayni diye gecirdim icimden. Bir gun dediklerimi degil, demek istediklerimi anlayacak bir erkek cikmayacak mi karsima! Hava kotu dedigimde sadece havadan bahsetmedigimi anlamak bu kadar zor mu? Ille de ben bu hayattan biktim, turunden sozler mi etmeliyim? Isim cok dedigimde, bana sahip cikacak bir erkege ihtiyac duydugumu anlayacak biri.. Yanimda olmani istiyorum diyemedigim icin bu yagmur icimi islatiyor dedigimi niye anlamazlar? Dupeduz saril bana dedikten sonra, sarilmanin ne anlami kalir!

Beyin sapi ve Timsah

"Beyin sapi, yuz nilyonlarca yil onceki surungen atalarimizdan miras kalan ve zaman icinde evrilen saldirganligin, rituellerim, bolgesel ve sosyal hiyararsinin yatagi olan organdir." diyordu  CARL SAGAN ve bununla insanlarin hala surungen atalarinin saldirganligini tasidigini soyluyordu. Bence de yerinde bir gorus bu. Hepimiz icimizde, gizli, nazik davranislarla ustu ortulen ama tehdit algladigimiz zaman hemen o keskin disleriyle ortaya cikan bir TIMSAH tasiyoruz.

8 Eylül 2011 Perşembe

Kıskançlığın kibiri

Suriye''nin çöllerinde Şeytan öğrencilerine şunları anlatıyordu: ''İnsanoğlu her zaman kendisi için iyi bir şeyler yapacağına başkalarının kötülüğünü istemekle meşguldür.''


Ve söylediklerini öğrencilerine göstermek için çölde dinlenmekte olan iki adam üzerinde bir deney yapmaya karar verir.

Şeytan, adamlardan birinin yanına yaklaşır ve ''Buraya senin dileklerini gerçekleştirmeye geldim'' der; ''Benden ne dilersen gerçek olacak. Arkadaşın da bu dilekten aynı senin gibi yararlanacak yalnız her ne dilersen, ona iki katı verilecek.''

Adam uzun bir süre sessiz kalır ve sonunda şöyle der: ''Arkadaşım benden daha mutlu ve kazançlı olacak, çünkü ne dilersem dileyim o benden iki kat fazlasını alacak. Bu yüzden: Tek gözümü kör et, işte senden bunu diliyorum.''